Header ADS

Son Dakika

14 Nisan 2009 Salı

Semih Şentürk maçtaki kavgadan pişman olmuş! Peki ya Arda?

Profesyonel futbol yaşantısında ilk kez kırmızı kart gördüğünü vurgulayan Semih Şentürk, görüşlerini açıkladı

Galatasaray ile yapılan derbi maçın son anlarında, rakip futbolcu Arda Turan ile karıştığı kavga sonucu kırmızı kart gören Fenerbahçeli futbolcu Semih Şentürk, kırmızı kartı kendisine yakıştıramadığını söyledi.
Semih, kulübün resmi internet sitesinde yaptığı açıklamada, derbi maç sonrası hayatının en kötü gecelerinden birini geçirdiğini belirterek, "Yaşanılanlardan büyük üzüntü ve huzursuzluk duydum. Tüm gece kendime 'Biz ne yaptık böyle' sorusunu sorup durdum. Tüm Türkiye'nin gözü önünde, ülkemizin idol oyuncuları olarak yaptıklarımız bize hiç yakışmadı" ifadesini kullandı.
Profesyonel futbol yaşantısında ilk kez kırmızı kart gördüğünü vurgulayan Semih Şentürk, görüşlerini şöyle açıkladı:
"Kırmızı kartı kendime hiç yakıştıramadım. Bir futbolcu maçın heyecanı, stresi ve yaşadığı baskı nedeniyle çok sağlıklı düşünemeyebilir. Çoğu zaman dışarıda çok sakin kişiliği olan futbolcular bile saha içinde farklı bir kimliğe bürünebilir. Ben genellikle sinirlerine hakim olabilen, sakin bir kişiliğe sahibimdir, ancak bu kez maçın aşırı gerginliğinden ben de etkilendim."
"ARDA BENİM İÇİN BİR KARDEŞ"
Maçın son dakikalarında çıkan olaylarda asıl amacının ortalığı yatıştırmak olduğunu ifade eden Semih, Arda'yı ayırmak isterken kontrolsüzce yaptığı sert hareketin hem Arda hem de izleyenler tarafından yanlış algılandığını belirtti.
Semih, şunları kaydetti:
"Arda'nın verdiği tepki sonrası benim de sinirlerim boşaldı ve kimsenin görmek istemediği o tatsız olaylar ortaya çıktı. Arda benim için çok farklı biri. Bir rakip, bir meslektaştan öte, benim için bir kardeş. Avrupa Şampiyonası sırasında yaklaşık 45 gün boyunca milli takımda Arda ile yediğim içtiğim ayrı gitmedi. Birlikte sevindik, birlikte üzüldük. Daha sonraki milli takım kamplarında da durum aynıydı. Gerçek bir abi kardeşin ilişkisi ancak bizimki kadar olabilirdi. Böylesi bir ilişkinin, anlık bir sinir ve tepki sonucu bozulmasına ne ben, ne de Arda izin verir."
Tüm futbolseverlerden, onları böylesi olaylara tanıklık ettirdikleri ve kendilerine yakışmayan davranışlarda bulundukları için özür dileyen Semih,açıklamasını şöyle tamamladı:
"Canım kardeşim, sevgili Arda ile birlikte böyle bir olaya karışmış olmaktan duyduğum üzüntüyü de belirtmek istiyorum. Ben kendi adıma bir daha böyle bir olaya karışmayacağımın sözünü veriyorum."

Evet,Okan'a aşığım" Asena Okan Bayülgen'i öve öve bitiremedi!


"Okan çok farklı, o bambaşka" İşte Asena'nın Akşam Gazetesine verdiği o çok özel röportaj...


Başıma gelmeyen kalmadı!

Onu dans ederken beğenmemek ve tanıyınca da sevmemek mümkün değil; peki neden işini gücünü yapan, kendi halinde, tatlı bir kadınla bu kadar uğraşırlar? Asena'ya sordum...


Geçen yıl bir televizyon programı yapıyordu ve beni de konuk olarak çağırmıştı. 'Bir programda halay çeker misin' diye sorsalar, elbette hayır derim. Ama Asena'ya diyememiştim, okuyucumun beni kınadığı yüzlerce mail aldığım gün karar verdim; 'Ben de Asena ile röportaj yapacağım ve ona etmediğimi bırakmayacağım'...
Hiç de öyle olmadı elbette, birbirimizi o kadar sevdik ki, 'sizli bizli' başlayan konuşmamız, kol kola ve 'görüşelim mutlaka' temennileri ile bitti. Bazı insanların adını anmayıp, bilhassa pas geçerek; gülüp eğlenerek sohbet ettik. Yakında Asena'nın kadınları hem dans ettireceği hem de zayıflatacağı bir projeyi de başlayacağını müjdelemek isterim; ilk öğrencisi de ben olacağım...

Sizin iş bulmanıza gerçekten de engel olunmuş muydu bir dönem?
Oldu öyle şeyler ama insanların ne yapacağına kendi karar vermesi lazım. Kimse bana şimdi, 'şunu şöyle yap, bunu işe al, bunu alma' diyemez. Bunu ancak özgüvensiz, aciz ve basit insanlar yapar. Bir dönem başıma geldi böyle şeyler.
Siz birine bilerek zarar verir misiniz, çok incinirseniz eğer?Babaannem der ki hep, 'acele etme kızım Allah'ın acelesi yoktur'. Ben, bana kötülük yapanları Allah'a havale ederim
CD'niz piyasaya çıkalı ne kadar oldu?
CD çıkalı 4 ay oldu. Ama hiç PR çalışması yapmadım. Birçok insan yeni zannediyor bu yüzden. Satış beklentim yoktu. Asena'nın en sevdiği dansları koydum içine ve bir de ekstralara giderken farklı bir konumda olmak istedim.
Asena derken başka birinden bahsettiniz gibi geldi bana, sahnede başka biri mi var yoksa?
Ben o dengeyi çok iyi kurarım, sahnedeki ve sahne dışındaki insan aynı elbette ama beni sahnede gören, sokakta tanıyamaz.
BEN OKAN'A AŞIĞIM!
İki hafta önce Disko Kralı'nda Okan Bey dalga geçer gibi konuştu ama siz çok sakindiniz?
Ben iki sene önce Okan'ın programına katılmış ve programı mahvetmiştim, kendimi de rezil etmiştim haliyle. İçimden geldiği gibi davrandım ama kimileri bana kızdı kimileri aferin dedi. Ben Okan Bayülgen'i çok severim. Ama aşk değil bu; bir idole, bir kahramana, bir hocaya duyulan sevgi gibi. Bir müthiş beyine aşk. O zaman da programda şöyle olmuştu, o kadar çok seviyorum ki gözünün içine bakıyorum, bir baktım kaç saat geçti ama benimle konuşan yok. Ata Demirer vardı ve sürekli onunla konuştu. Ben de kıskandım, o kadar sevdiğim, aşık olduğum adam benimle konuşmuyor (gülüyoruz). Olayı abarttım ve 'keşke sadece onu çağırsaydınız, hasret giderirdiniz, beni neden çağırdınız' dedim; surat astım. Sonra üzüldüm yaptıklarıma.
Kavga falan olmadı ki neden üzüldünüz?
Bazıları demiş ki 'Asena ne aldı da çıktı programa'. Oysa ben içki ve sigara kullanmayan bir insanım. Kendimi basit, aşüfte diyeceğim olmayacak (gülüyoruz) ama değişik bir şekle soktum, olmadığım biri gibi davrandım. Ama iki sene sonra yine programdan aradıkları zaman uslu davranmaya karar verdim. Kendim gibi oldum bu defa.
Sigara-içki içmem dediniz, gece hayatında olanların hep içki içtiği düşünülür oysa?
Çok içki içen var, içki içmeden sahneye çıkamayanlar var. Ben anlamam bunu, 'sen anlamazsın çünkü bilmiyorsun' derler. Ama onlar rahatlamak için içerler sahneden önce bir kadeh. Ben sadece müzikle rahatlarım. Biri bir hata yapıp kötü olduğu zaman hepimize mal ediliyor.
Zaten dans, içki içerek yapılmaz ki?
Benim fiziğime bakan insan kullanmadığımı hemen anlar. Bu direnç ve dinamizm nereden geliyor belli. Kick-box yapıyorum; spor hayatım hep vardı, danstan önce de. Şöyle düşünün bir pırlanta var elinizde ve işliyorsunuz. Geçmişte vücut geliştirme de yapmıştım.
Okan'dan bahsederken zekasını seviyorum demiştiniz; bir erkekte en beğendiniz özellik midir zeka? Kendinize sevgili seçerken, saydığınız beklentilerle çelişmediniz mi?
Ben Okan Bayülgen üzerinden cevap vereyim. Onun zekasını, aklını, bilgisini çok seviyorum. Onu dinlerken kendimden geçiyorum, etkilenmemek mümkün değil.
Bir erkeği 'zeka'sı yakışıklı gösterebiliyor yani, yoksa adamın fiziği ortada, yakışıklı falan değil!
Aa yapmayın ama, Okan çok farklı, o bambaşka.
Bu örnekten hareketle, bir erkeği beğenirseniz ona laf söyletmeyeceğinizi anlıyorum?
Doğru, laf söyletmem sevdiklerime.
ALMANYA'DA PROGRAM YAPMAK İSTİYORUM
Çarkıfelek'ten ayrılırken size bir program yaptırılacağı söylendi mi, böyle bir söz verildi mi?
Hayır, böyle bir şey olmadı, oradan ayrıldım o kadar. Zaten şimdi yurtdışında yapacağım bir format üzerinde çalışıyorum. Mesela oryantal dans yarışmasının Almanya'da yapılmasını isterim, oradaki tek Türk jüri üyesi de ben olmalıyım. Stüdyosundan, seyircisine herkes Alman olacak, yarışmacılar da. Çeşitli meslek ve yaştan insana oryantal öğretmek ve yarışmalarını sağlamak isterim.
Burada da yapılabilir!
Yapamazlar, yurtdışında daha iyi olur zaten. Haftada bir gün de dans edeceğim ben programda, düşünsene. Bizim insanların kafası pek çalışmadığı ve hep basit işlere yöneldikleri için yapamazlar.
'Ünlü'lerin camiasından dostunuz var mı?
Benim dostlarım hiç o camiadan değil. Dostlarım bambaşka işlerden.
Dans etmek öğretilebilir mi?
Sadece öğretebilirsiniz ama ruh katamazsınız. Benim dansımın bir özelliği vardır, ruhumu dansla anlatırım. O gün ne yaşıyorsam dansla anlatırım. Bakıyorsunuz şıkkıdı şıkkıdı oynuyorlar.
Bir de Asena hareketleri var değil mi?Patentli hareketlerim var birkaç tane. Kostümle ilgili devrim yapmıştım, elbise gibi yaptırmıştım kostümlerimi.
Kendinizi beğenmediğinizi söylediniz hep, bence özgüveni olan insan kendiyle dalga geçer!
Ben her zaman şunu derim; benden iyi olan, güzel olan, başka türlü dans eden insanlar var. Ben çok güzel değilim ama vücudum çok güzel dermişim (gülüyoruz).
Rakip de çıkartıyorlar size?Başta insanlara komik gelen hareketlerim vardı, sonra herkes yapmaya başladı. Rakip çıkartıyorlar bana, ben artık hocalık yapan biriyim. Katmayın beni bu işlere.
Fazla mütevazı davrandınız ama?Şöyle gelişti, bana sordular 'güzel misiniz' diye.
Siz de kepçe kulak yaptınız, gözlerinizi şaşı yaptınız kameralara?
(Gülüyoruz) Yaptım evet ve 'kendimi bilmiyor muyum' dedim? Aynaya bakınca 'kadına bak doyamadım güzelliğine' demiyorum. Güzel nedir anlarım ben, bir yarışmada hemen ilk üçü tahmin edebilirim.
Bence çok güzelsiniz...(Gülüyoruz) Sizin anladığınız gibi anlasalar güzelliği, sırtımız yere gelmez vallahi. Ben de sizin dudaklarınıza hasta oldum.
Sizin yüz şeklinizi tüm plastik cerrahlar kusursuz güzellik olarak tarif ediyorlar, elmacık kemikler çıkık ve armut şeklinde bir yüz.
Bana iltifat ettiniz galiba armut diyerek (gülüyoruz), çok teşekkürler. Bir doktora 'elmacık kemiklerimi aldırmak istiyorum' demiştim. Doktor az kalsın dövecekti beni.
DANS ETMEK İÇİN PARA BİLE VERDİĞİM OLMUŞTU
Asena olana kadar neler geldi başınıza?
Başıma gelmeyen kalmadı, pişmiş tavuğun başına gelmez. Çok zor oldu tabii. İlk başladığım zamanlarda para kazanmadım. Sahneye çıkartsınlar diye dil döktüm, bizim anlaştığımız bir dansöz var, sana para vermeyiz dediler. Olsun, dedim; ben yine de çıkayım, siz bir deneyin beni. Ama hiç kimse de pişman olmadı. Amacım o zaman, babaanneme kendimi ispatlamak ve onu el üstünde tutmaktı. 20'li yaşlardaydım, çok çabaladım. Üstüne para bile verdim dans etmek için.
Klasik Asena hareketleri nasıl belirlendi?
Kendimi kasete aldırır ve evde seyrederdim. Aman Allah'ım ne garip, ne çirkin derdim. Hiç dayanamazdım kendimi seyretmeye ama seyrettikçe de yonttum kendimi. Hareketler de belirginleşti, dansım da. Dünya dansçılarını da çok seyrettim.
Halka mı kendinizi kabul ettirmek kolay oldu, sizin camiaya mı?
Halk daha çabuk kabullendi beni, şöyle diyeyim 'halk aradığını buldu' (gülüyoruz). Yani 'işte bu' dediler, öyle hissettim.
Siz dansözlüğü çocuklara bile benimsettiniz. Küçük Asenacıklarla doldu ülke!
Benim duruşumla alakalı bu. En erkek gibi olan da bendim, çocuk ruhluyum da. Doğru olanı yaptım, onlar da benimsediler. 'İki döneceğim' mantığı ile dans edersen, izleyenlere ne verebilirsin?
Dans dersi veriyor musunuz?
Kültür Üniversitesi'nde ders veriyorum iki aydır, ama kısa süre içinde benden herkes dans dersi almaya başlayacak sabit bir yerde. Yapacağım işte kadınları zayıflatacağım da. Müthiş bir program uygulayacağım kadınlara.
Siz dans ederken bambaşkasınız, söylemeden edemeyeceğim...
Ertuğrul Özkök de söylemişti bana, hatta dansımla ilgili bir yazı da yazmıştı. Beni gece dans ederken seyretmişti, ertesi gün havaalanında valiz beklerken görmüştü ve tanıyamamıştı. 'O kadın sen misin' diye sormuştu, inanamamıştı.
ZIDANE ÇOK YAKIŞIKLI
Aşk var mı aşk?
Eski erkek arkadaşımdan ayrılalı 1 yıl oldu ama aşk da yok, kalbimi çarptıran kimse de yok. Çok arkadaşım var gezip tozduğum. Kendimi tebrik ediyorum.
Bir erkekte ne olması lazım, sizin sevgiliniz olması için?
Bir kere sportif olmalı, yanıma yakışmalı. Yani şöyle koluna girince herkes ona da bakmalı. Dış görünüş çok önemli, önemsiz diyeni anlayamam. Vay be demeleri lazım. Demeseler de olur ama en önce insanın dış görünüşüne bakılır.
Çirkin ama ruhu güzel diyemem.
Dediniz bir dönem!
Yok demem (gülüyoruz).
Kim mesela yakışıklı erkek?
Fransız futbolcu Zidane, emekli oldu şimdi.
Güzel kadın desem?
Monica Bellucci derim. Linda Evangelista var eski mankenlerden. Brooke Shields'i beğenirdim genç kızken ama yıllar geçince çok değişti. Acaba dedim, biz de yaşlanınca öyle mi olacağız (gülüyoruz).
Siz hiç oyunculuğu denediniz mi?
Çok teklif geliyor şekerim (gülüyoruz). Bizde yapımcıların, yönetmenlerin ezberlediği isimler var, hep onlarla çalışırlar. Kimsenin aklına yeni ve farklı biri gelmez.
Asena Hanım, size bir teklifim olacak. Benim bir dizi projem var, bir karakter yazdım tam size göre. Çalışalım mı beraber?
Neden olmasın, hadi anlatsanıza senaryoyu...
ELİF AKTUĞ/Akşam

9 Nisan 2009 Perşembe

Dünya'da bir tek Türkler kalsa neler olurdu? Yalnızca biz olsaydık?



Bir sabah uyanıyoruz ve bir bakıyoruz ki dünya sular altında kalmış. Su üstünde kalan tek kara parçası var; o da Türkiye


Koca gezegende 70 milyon Türk'ten başka kimse kalmamış. İlk tepkiler ne olurdu dersiniz?.. Buyurun bakalım......:
*Amma balık yeriz artık be!

*'Türk'ün Türk'ten başka dostu yok' derlerdi de inanmazdım.

* Tam da Uluslararası ilişkiler' bölümünü kazanmıştık.

* Şansa bak! Artık ne ihracat kaldı ne de ithalat...

* Nihayet cari açığı, dış açığını filan sıfırladık...

* ülke olmak için ilk başvuran ilimiz Yalova oldu.

* Tarkan'ın İngilizce albümü raflarda kaldı...

* Bakanlar Kurulu kararı ile sularımız 12 bin mile çıkarıldı...

* Piyasaya sahte dolar ve Euro sürmekten tutuklanan kalpazanlar kendileriyle dalga geçen polislere saldırdı...

* Ankara'da resmi temaslarda bulunan Fransa Cumhurbaşkanı ,T.C.vatandaşı olmak için başvurdu. Türkiye Birliği'ne alınması için referandum yapılacak...

* Stratejik açıdan hiçbir önemimiz kalmadı, ama artık ne önemi var.

* ülkemizde bulunan yabancı turistler 'Ne iş olsa yaparım abi' diyip iş aramaya başladı.

* Apo 'Atın beni denizlere' deyip sürekli ağlıyor komutanım!...

* Heyyooo!... Dünya Coğrafyası'ndan yırttık oğlum,dersler boş geçecek...

* Edirne'den Ardahan'a gidilir mi be.. Dünyanın öteki ucu!!

* Şimdi işin yoksa 4 yılda bir Olimpiyat düzenle.

"Baskılara karşı dayanamıyorum" Mehmet Ali Erbil seçimlere giriyor!!!



Yerel seçim öncesi yaptığı açıklamalarla dikkat çeken Erbil canlı yayında açıkladı.

YEREL seçim öncesi yaptığı siyasi açıklamalarla dikkat çeken Mehmet Ali Erbil, siyasete gireceğini açıkladı. 50 Sarışın programında konuşan Erbil, "Baskılara karşı dayanamıyorum. Gelecek seçimlerde Karaköy Muhtar adayı olacağım. Madem siyasete giriyorum, bari deniz kenarı olsun" dedi. (Habertürk Magazin)

GİSDER Mey Rakı'nın iletişim ajansı mı oldu? Ali Atıf Bir yazıyor!

Burgaz Rakı ile Mey İçki arasındaki gizli savaş Geleneksel Alkollü İçki Üreticileri Derneği (GİSDER)'nin tam sayfa reklamıyla ilginç bir boyuta ulaştı. Ali Atıf Hoca ilandaki tuhaflıkları bakın nasıl gördü?



Kahraman Burgaz Süper Texas Pasific'e karşı
GİSDER'in dün tam sayfa yayınlanan reklamında iyi bir rakıda (daha doğrusu temiz bir rakıda olması gereken özelliklere) olması gereken özelliklere bir yenisi daha ekleniyordu: Vergisini ödemiş olmak!
Reklamın metninde vergi dışı başka konular olsa da (örneğin halk sağlığını riske atar gibi... Vergiyle halk sağlığının ne ilişkisi varsa...) adresi belli: Hayyam Garipoğlu'nun sahip olduğu Burgaz Rakı...
Aslında biraz bu işlerden anlayan tam sayfa GİSDER reklamının özellikle Mey'in (Efe'nin bile değil) pazarlama amaçlarına ulaşmasını amaçlayan, rekabete set çekmeye çalışan bir "ikna" etkinliği olduğunu anlar.
Konuyu biliyorsunuz Burgaz Rakı uzun süredir uyguladığı düşük fiyat politikası ile (70'lik 19.90'a satarak) son üç yılda % 5 pazar payından % 30 pazar payına ulaştı...
O zamana kadar rakının bu fiyata satılmayacağını söyleyen ve 27 TL'ye rakı satan büyük rakip Mey bile (eski Tekel, en büyük ortak da Amerikalı Texas Pasific Grup) İzmir isimli rakısını 18.90'a, Efe ise klasik Efe'yi 19.90 satmaya başladı... Ancak bu indirimler yetmedi Burgaz saldırgan satış politikaları ile pazarı iyice domine etmeye başladı...
Votka pazarında ise durum farklı olmadı... Burgaz A.Ş. 19.90'a sattığı İstanblue markalı votkası ile pazarın % 40'ını aldı... En yakın rakibi Mey'in votkası ise % 28 pazar payında kaldı...
Bir iki ay önce ise ortaya ilginç bir iddia atıldı...
Bu iddiaya göre Burgaz'ın 70'lik şişelere 20'lik bandrol yapıştırdığı, bu yolla şişe başına 8 TL vergi kaçırdığı iddia edildi...
Devreye TMSF, TAPDK ve Maliye sokuldu... Ortada kanıt falan yokken de Burgaz A.Ş vergi kaçakçılığı işi, başta Mey olmak üzere rakipler tarafından köpürtüldü (Bunun tam teknik adı budur!)
Burgaz A.Ş ise dolum sırasında 4100 şişede hata olduğunu kabul ediyor. Ama 10 bin şişe 35'liğe de 150'lik bandrol yapıştırıldığını, devlet lehine bu hatadan ise kimsenin söz etmediğini vurguluyor. Ancak Hayyam Garipoğlu'nun Burgaz'ı genel olarak kurumsal söylemini, kimliğini, imajını doğru yönetemediği için söyledikleri sesi yüksek çıkan, iletişimi daha iyi yöneten rakiplerinin gölgesi altında kalıyor...
(Aslına bakarsanız Hayyam Garipoğlu'nun bugüne kadar başına ne geldiyse kurumsal olarak kendini ifade edememesinden kaynaklandığını görebilirsiniz. Dikkat ederseniz ortada kurumsal bir yapıdan söz edilemiyor, sadece kişiden söz ediliyor.)
Bu arada pazarın büyük oyuncusu Mey'in kontrolündeki GİSDER Burgaz A.Ş'den "bandrol" konusunda bilgi istiyor. Bu tavra sinirlenen Burgaz A.Ş işe GİSDER'den istifa ediyor.
GİSDER de "sivil toplum kuruluşu" sıfatıyla etkili olmak ve pazarı yönlendirmek üzere Burgaz A.Ş'ye başta sözünü ettiğimiz reklamla isim vermeden savaş açıyor.
GİSDER taktiği bana biraz garip ve etik olmayan bir iletişim taktiği olarak geldi açıkçası..
Sanki üretimi, satışı iyi yapan kahraman Burgaz A.Ş, kurumsal iletişimini iyi yönetemediği için, iletişimini iyi yöneten Amerikalı süper rakibi tarafından aslanların önüne atılıp parçalanmaya çalışılıyor gibi...
İşin ilginci de ne biliyor musunuz? Burgaz'ın hâlâ aynı fiyattan piyasaya mal vermesi... Rakibin ana ürününden % 30 aşağıda fiyatla rakı ve votka satmaya devam etmesi...
Eğer bandrol olayı doğrusu ise Burgaz'ın bu zamana kadar fiyatını yükseltmesi gerekmez miydi?
Bu olayı takip edeceğim... Bakalım Burgaz ve Mey arasındaki fiyat makası ne zaman daralacak? Daralmaz ise... O zaman ne yapacağımıza bakarız
ALİ ATIF BİR/ BUGÜN

Sabetay Sevi'nin doğduğu ev nerede bulundu? Sabetaycılar ne istedi?Sabetay Sevi'nin doğduğu ev nerede bulundu? Sabetaycılar ne istedi?

Sabetaycılığın kurucusu Sabetay Sevi'nin doğduğu ev yıkım çalışmasında ortaya çıktı



Sabetaycılığın kurucusu Sabetay Sevi'nin doğduğu ev olduğu iddia edilen bina, Agora kazılarının önünü açmak için yapılan yıkım çalışmasında ortaya çıktı.

İBADETE AÇILSIN İSTEĞİ

Cumhuriyet'e göre, Sabetayistler, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden binanın restore edilerek ibadete açılmasını isterken Büyükşehir yetkilileri ise binanın onarıldıktan sonra kazı evi olarak değerlendirileceğini açıkladı.

Tarihi Roma Agora'sını görünür kılmak için İkiçeşmelik yolu üzerinde yapılan kazılarda, 17. yüzyılda İzmir Agora'da doğduğu belirtilen Sabetay Sevi'nin evi olduğuna inanılan bina ortaya çıkarılmıştı. Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından yürütülen çalışmalarda, binanın son yıllarda "çöp ev" olarak kullanıldığı öğrenildi.

Amerika, İsrail ve Türkiye'deki Sabetayist derneklerinin binanın ibadete açılması için belediyeye baskı yaptığı da öğrenildi

8 Nisan 2009 Çarşamba

Kumsalda Topuklu Ayakkabı


Paris Hilton, galiba hiçbir zaman doğal olmayı öğrenemeyecek, ya da aslında bu en doğal hallerinden biri...
Otel varisi olmak zor olsa gerek... Peşinizde sürekli kameralar, ne zaman bereden çıkacağı belli olmayan muhabirler... Bu yüzden de Paris Hilton sürekli bakımlı olmak zorunda hissediyor kendini. Ama bir de nerede ne giyeceğini bilse!
Geçtiğimiz gün kumsalda topuklu ayakkabıyla görüntülenen Hilton, bize yine geçtiğimiz hafta ayakkabısız da 'topuklu' olabildiği görüntüsünü hatırlattı.